Dünyevi Kahyalık Sorumluluğumuz
Dünyayı ve kendi erkek ve kadın tüm kardeşlerini seven ve onları gözetenlere büyük ruhsal kutsamalar vaat edilir.
Geçenlerde, anavatanımız olan Fransa’yı ziyaret ederken, eşim ve ben torunlarımızdan birkaçını küçük Giverny kasabasında bulunan muhteşem bir bahçeyi keşfetmeye götürme zevkini yaşadık. Güzel çiçek tarhlarını, zarif nilüferleri ve göletlerde oynayan ışığı hayranlıkla seyretmek için bahçe yollarında dolaşmaktan keyif aldık.
Bu muhteşem yer, bir kişinin yaratıcı tutkusunun sonucudur: 40 yıl boyunca bahçesini resim çalışma alanı haline getirmek için şefkatle şekillendiren ve yetiştiren büyük ressam Claude Monet’in tutkusudur. Monet kendisini doğanın ihtişamına kaptırdı; sonra boya fırçasıyla, hissettiği izlenimleri renk ve ışık dokunuşlarıyla aktardı. Yıllar içinde, doğrudan kendi bahçesinden esinlenerek yüzlerce resimden oluşan olağanüstü bir koleksiyon yarattı.
Kardeşlerim, çevremizdeki doğanın güzellikleriyle olan etkileşimlerimiz, hayattaki en ilham verici ve en keyifli tecrübelerden bazılarını ortaya çıkarabilir. Hissettiğimiz duygular içimizde, dağları ve akarsularıyla, bitkileri ve hayvanlarıyla bu muhteşem dünyayı ve ilk anne-babamız Adem ve Havva’yı yaratan Cennetteki Babamız ve Oğlu İsa Mesih için derin bir şükran duygusu uyandırır.1
Yaratılış işi, kendi içinde bir amaç değildir. Bu, Tanrı’nın çocukları için olan planının ayrılmaz bir parçasıdır. Bunun amacı, erkeklerin ve kadınların sınanabilecekleri, özgür iradelerini kullanabilecekleri, sevinç bulabilecekleri, öğrenebilecekleri ve gelişebilecekleri bir ortam sağlamaktır, böylece bir gün Yaratıcı’larının huzuruna geri dönebilir ve sonsuz hayatı miras alabilirler.
Bu harika yaratılış tamamen bizim yararımız için hazırlanmıştır ve Yaratıcı’nın çocuklarına olan sevgisinin canlı kanıtıdır. Rab şöyle bildirdi, “Evet, … topraktan çıkan her şey insana yararlı olması ve insanın kullanması için, hem göze hoş görünmek hem de yürekleri memnun etmek için yaratılmıştır.”2
Ancak, Yaratılış’ın ilahi armağanı, vazifeler ve sorumluluklar olmadan gelmez. Bu vazifeler en iyi bir şekilde kahyalık kavramı ile tanımlanır. Sevindirici haber terimlerinde, kahyalık kelimesi, sorumlu olduğumuz Tanrı’ya ait bir şeyle ilgilenmek için kutsal olan manevi veya dünyevi bir sorumluluğu belirtir.3
Kutsal yazılarda öğretildiği gibi, dünyevi kahyalık sorumluluğumuz aşağıdaki ilkeleri içerir:
Birinci ilke: Üzerindeki tüm yaşam dahil tüm yeryüzü Tanrı’ya aittir.
Yaratan, dünyanın kaynaklarını ve tüm yaşam biçimlerini bize emanet etmiştir, ancak O her şeyin tam mülkiyetini elinde tutar. O şöyle dedi, “Ben Rab, gökleri yaydım ve yeryüzünü inşa ettim, kendi ellerimin gerçek eseri; ve oradaki her şey benimdir.”4 Ailelerimiz, fiziksel bedenlerimiz ve hatta kendi hayatlarımız da dahil olmak üzere yeryüzündeki her şey Tanrı’ya aittir.5
İkinci ilke: Tanrı’nın yarattıklarının kahyaları olarak, onlara saygı ve ilgi göstermemiz gereken bir vazifemiz vardır.
Tanrı’nın çocukları olarak, O’nun ilahi yaratılışının kahyaları, bakıcıları ve koruyucuları olma sorumluluğunu aldık. Rab, “her insanı, kendi yarattıklarım için yarattığım ve hazırladığım dünya nimetleri üzerine bir kahya olarak sorumlu kılmam uygundur” dedi.6
Cennetteki Babamız, dünyevi kaynakları kendi özgür isteğimizle kullanmamıza izin verir. Ancak özgür irademiz, bu dünyanın zenginliklerini bilgisizce veya sınırsızca kullanma veya tüketme yetkisi olarak yorumlanmamalıdır. Rab şu öğüdü verdi: “Ve Tanrı’nın bütün bu şeyleri insana vermiş olması O’nu memnun eder; çünkü bunlar bu amaçla, sağduyu ile kullanılmak için, aşırı bir şekilde ve zorbalıkla kullanılmamak için yaratılmıştır.”7
Başkan Russell M. Nelson bir keresinde: “İlahi Yaratılış’ın hak sahipleri olarak ne yapmalıyız?” sorusu için şu düşüncelerini paylaştı. Dünyaya sahip çıkmalı, onun üzerinde bilgili kahyalar olmalı ve gelecek nesiller için onu korumalıyız.”8
Sadece bilimsel veya politik bir gereklilik olmanın ötesinde, yeryüzünün ve doğal çevremizin bakımı, Tanrı tarafından bize emanet edilen ve bizi derin bir görev ve alçakgönüllülük duygusuyla doldurması gereken kutsal bir sorumluluktur. Bu sorumluluk aynı zamanda öğrenciliğimizin ayrılmaz bir parçasıdır. Cennetteki Baba’yı ve İsa Mesih’i, Onlar’ın yarattıklarına saygı ve sevgi göstermeden nasıl onurlandırabilir ve sevebiliriz?
İyi bir kahya olmak için, birlikte ve bireysel olarak yapabileceğimiz birçok şey vardır. Bireysel koşullarımızı göz önünde bulundurarak, her birimiz dünyanın bol kaynaklarını daha saygılı ve ihtiyatlı bir şekilde kullanabiliriz. Dünyaya bakıp ilgilenmek için toplumsal çabaları destekleyebiliriz. Tanrı’nın yarattıklarına karşı saygı duyan kişisel hayat tarzlarını ve davranışları benimseyebilir ve kendi yaşam alanlarımızı daha düzenli, daha güzel ve daha ilham verici hale getirebiliriz.9
Tanrı’nın yarattıkları üzerindeki sorumluluğumuz, en zirvesinde, dünyayı paylaştığımız tüm insanları sevmek, onlara saygı duymak ve ilgi göstermek gibi kutsal bir görevi de içerir. Onlar Tanrı’nın oğulları ve kızları, bizim kız kardeşlerimiz ve erkek kardeşlerimizdir ve onların sonsuz mutlulukları yaratılış işinin asıl amacıdır.
Yazar Antoine de Saint-Exupéry şunu anlattı: Bir gün bir trende seyahat ederken, kendini bir grup mültecinin arasında otururken bulmuştu. Küçük bir çocuğun yüzünde gördüğü umutsuzluktan derinden etkilenerek şöyle haykırdı, “Bir bahçede mutasyonla yeni bir gül doğduğunda, tüm bahçıvanlar sevinir. Gülü izole ederler, ona bakarlar, onu beslerler. Fakat insanlar için bir bahçıvan yoktur.”10
Kardeşlerim, erkek ve kadın tüm kardeşlerimizin bahçıvanları olmamız gerekmez mi? Bizler kardeşimizin bekçisi değil miyiz? İsa bize komşumuzu kendimiz gibi sevmemizi emretti11 O’nun ifadesiyle, komşu kelimesi sadece coğrafi yakınlık anlamına gelmez; kalbin yakınlığını ifade eder. Bu ifade, kökenleri, kişisel geçmişleri veya koşulları ne olursa olsun, ister yakınımızda ister uzak bir ülkede yaşasınlar, bu gezegende yaşayan herkesi kapsar.
Mesih’in öğrencileri olarak, dünyadaki tüm uluslar arasında huzur ve uyum için yorulmadan çalışmak üzere ciddi bir görevimiz var. Zayıfları, muhtaçları, acı çeken veya ezilen herkesi korumak, teselli etmek ve kurtarmak için elimizden gelenin en iyisini yapmalıyız. Her şeyden önce, insan kardeşlerimize sunabileceğimiz en büyük sevgi armağanı, onlarla sevindirici haberin sevincini paylaşmak ve onları kutsal antlaşmalar ve kutsal törenler aracılığıyla Kurtarıcı’larına gelmeye davet etmektir.
Üçüncü ilke: Yaratılış işine katılmaya davet edildik.
İlahi yaratılış süreci henüz tam değildir. Her gün, Tanrı’nın yarattığı şeyler büyümeye, genişlemeye ve çoğalmaya devam etmektedir. En harika şey, Cennetteki Babamız’ın bize O’nun yaratıcılık işine katılmamız için bir davette bulunmasıdır.
Tanrı’nın yarattıklarına saygı gösterdiğimiz sürece, toprağı ekip biçtiğimizde veya bu dünyaya kendi yapılarımızı eklediğimizde yaratılış işine katılırız. Katkılarımız, gezegenimizi süsleyen, duyularımızı hızlandıran ve hayatımızı aydınlatan sanat, mimari, müzik, edebiyat ve kültür eserlerinin yaratılmasıyla ifade edilebilir. Ayrıca, dünyayı ve üzerindeki yaşamı koruyan bilimsel ve tıbbi keşiflerle de katkıda bulunuruz. Başkan Thomas S. Monson bu kavramı şu güzel sözlerle özetledi: “Tanrı, insanın yeteneğini geliştirmesi için dünyadaki işleri yarım bıraktı … öyle ki insan yaratılışın sevincini ve yüceliğini bilebilsin.”12
İsa’nın talantlar [yetenekler] benzetmesinde, efendi yolculuğundan döndüğünde, talantlarını [yeteneklerini] geliştiren ve artıran iki hizmetkarı övdü ve ödüllendirdi. Buna karşılık, kendi eşsiz talantını toprağa saklayan hizmetkarı ise “yararsız” olarak nitelendirdi ve ona verilenleri bile geri aldı.13
Benzer şekilde, dünyadaki yaratılışın kahyaları olarak rolümüz yalnızca bunları korumak veya muhafaza etmekle ilgili değildir. Rab, Kutsal Ruhu tarafından yönlendirildiğimizde, yalnızca bizim yararımız için değil, başkalarını da kutsamak için, bize emanet ettiği kaynakları büyütmek, artırmak ve geliştirmek için gayretle çalışmamızı bekler.
İnsanın tüm başarıları arasında, ebeveynler, öğretmenler, liderler olması veya başka herhangi bir rolde olduğu fark etmeksizin, hayat verirken ya da bir çocuğun öğrenmesine, büyümesine ve gelişmesine yardım ederken hiçbir şey Tanrı ile birlikte ortak yaratıcılar olma deneyimine eşit olamaz. Yaratıcımız’la birlikte, O’nun ruh çocukları için fiziksel bedenler sağlamaya ve sonra onların ilahi potansiyellerine ulaşmalarına yardım etmeye ortak olmaktan daha kutsal, daha tatmin edici ve aynı zamanda daha zahmetli bir kahyalık yoktur.
Birlikte yaratma sorumluluğu, yaşamın ve her insanın bedeninin kutsal olduğunu, bunların Tanrı’dan başkasına ait olmadığını ve O’nun bizleri, bunlara saygı duymamız, bunları korumamız ve bunlara göz kulak olmamız için koruyucular yaptığını sürekli olarak hatırlatmaya hizmet eder. Çocuk yaratma güçlerini ve sonsuz ailelerin kurulmasını yöneten Tanrı’nın emirleri, O’nun planı için çok önemli olan bu kutsal kahyalıkta, bize rehberlik eder.
Kardeşlerim, hayatımızın en maddi yönleri de dahil olmak üzere, her şeyin Rab için manevi olduğunu kabul etmeliyiz. Tanıklık ederim ki, dünyayı ve kendi erkek ve kadın tüm kardeşlerini seven ve onları gözetenlere büyük ruhsal kutsamalar vaat edilir. Bu kutsal kahyalıkta sadık kaldıkça ve sonsuz antlaşmalarınızı onurlandırdıkça, Tanrı’nın ve O’nun Oğlu İsa Mesih’in bilgisinde büyüyeceksiniz ve Onlar’ın sevgisini ve etkisini hayatınızda daha bol hissedeceksiniz. Bütün bunlar, sizi Onlar’la birlikte yaşamaya ve gelecek hayatta ek yaratıcı güçler almaya hazırlayacaktır14.
Bu ölümlü hayatın sonunda, Efendimiz, O’nun yarattıklarına nasıl bakıp ilgilendiğimiz de dahil olmak üzere, kutsal kahyalığımızın hesabını vermemizi isteyecektir. İşte o zaman, O’nun şu sevgi dolu sözlerini yüreklerimize fısıldadığını duymamız için dua ediyorum: “Aferin, iyi ve güvenilir [hizmetkar]: sen küçük işlerde güvenilir olduğunu gösterdin, ben de seni büyük işlerin başına geçireceğim. Gel, efendinin şenliğine katıl!”15 İsa Mesih’in adıyla, amin.